Savaşarak Dünya’ya gelmedim mi,
İlk yer çekimine karşı geldim,
Tuttular kollarımdan.
Ağladım,
Küstah bir köle gibi.
Yüklendim,
Ayaklarımın üzerine.
Çok sevdim,
Dengede,
Kusursuz durmayı.
Yürüdüm bilinçsiz,
Kimsenin bilmediği,
Uçurum yollarda,
Bir ipin üzerindeki,
Gösterişsiz cambaz gibi tek başıma,
Tek başıma ve özgürce.
Aklın hükmettiği dayanılmaz özgürlüğe,
Yetmedi, koştum,
Gözlerim kapalı,
Parmak uçlarım üzerinde,
Topuklarımda kanat,
Hızlı daha hızlı.
İradeli yolları,
Bulamadım…
Tökezledim, düştüm,
Parçalanmış ayaklarım,
Güçsüz bacaklarım.
Çöktüm dizlerimin üzerine.
Bir nefes,
Bir nefes daha,
Yetmedi derin bir nefes daha.
Teslim oldum,
Kabullendim.
Bedenin akıla mağlup olduğu,
Adına yaşam denilen,
Kusursuz mağlubiyetin,
Gerçeklerle savaşında.
HE WALKING MAN OF RODIN
Legs hold a torso away from the earth.
And a regular high poem of legs is here.
Powers of bone and cord raise a belly and lungs
Out of ooze and over the loam where eyes look and ears hear
And arms have a chance to hammer and shoot and run motors.
You make us
Proud of our legs, old man.
And you left off the head here,
The skull found always crumbling neighbor of the ankles.
Carl Sandburg – 1916